Beyin Göçü
“Üzerine çok konuşulan ve sanki sınırlarımızı kapatırsak, pasaport vermezsek çözülebilecek bir konu gibi ele alınan bir şehir efsanesi beyin göçü. Peki büyük bir sorunla karşı karşıya mıyız ?
Ya da bir başka açıdan bakalım. Bu güzel doğayı, arkadaşlarınızı, ailenizi ve yüzlerce iş yapma fırsatını bırakıp bir maceraya atılmak gerçekten cazip mi?
Bence fiziksel göç büyük bir sorun değil.”
2018 yılında Digital Age’deki makalemde aynen bu yorumları yapmışım.
2020’nin sonuna geldik, bu konuyu tekrar değerlendirmek istedim. Görüşlerim değişmedi ama daha da keskinleşti. “Büyük bir sorun değil” hafif bir yorum olmuş, tersine çok büyük faydası var beyin göçünü.
2018 yılındaki makalemden bir alıntı daha;
“Türkiye’nin birçok dev şirketinin üst düzey yönetim kademesinde hiçbir yabancı çalışan göremiyoruz. Diğer taraftan teknoloji şirketlerinde oran biraz daha iyi durumda ama yeterli değil. Aman kimse gitmesin demek yerine, yurtdışından kimleri getirebiliriz, onların mutlu yaşamaları için sadece şirket içerisinde değil, toplum ve şehircilik olarak neler yapabiliriz konularına odaklanmamız gerek.”
Türkiye’deki en büyük sıkıntımız çok Türk olmamız. Çok başarılı, yetenekli şirketlerimiz ve girişimcilerimiz var fakat uluslararası pazarlara açılma konusunda zorlanıyorlar. Temel sebebi organizasyon kültürü çok uluslu değil. Farklı coğrafyalara göre ürünleri tasarlamak, iletişim yapmak ve iş ortaklarını anlamak konusunda şirketler zorlanıyor, anlayabilecek ekipleri yok.
Son 2 yılda neler değişti dersek; yetenekli kişiler çok daha fazla bireysel çalışmayı tercih ediyorlar. Tek bir şirkete bağlanmak istemiyorlar, çeşitli platformlar aracılığı ile iş yapmayı tercih ediyorlar. Türk Lirasının değer kaybetmesi ile birlikte de Türkiye’den yurtdışına iş yapma kültürü gelişti. Hem çok ciddi gelir elde etmek mümkün, hem de farklı deneyimler kazanılıyor.
Kısacası, Türkiye iş gücü piyasası globalleşti, sıra Türk şirketlerinde…